Sayfalar

_____________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________

Pazartesi, Mart 07, 2016

Novalis | Geceye Övgüler | 1

Vincent van Gogh | The Starry Night | 1888
Hangi canlı ve hissedebilen varlık, çevresindeki uçsuz bucaksız dünyanın bütün mucizevi görüntüleri arasından en çok her yeri renkleriyle, parıltılarıyla, dalgalanmalarıyla ve dört bir yanı yumuşacık kucaklayışıyla, uyandıran gün olarak neşeye boğan ışığı sevmez? O ışık ki, yaşamın en derinlerde yatan ruhuymuşçasına, tedirgin yıldızların dev dünyasını solur, ve kendi mavi akışında dans edercesine yüzer - parıltılı, sonrasız bir dinginliğe bürünmüş taştır, anlamlardan örülme, emici bitkidir, ve vahşi, ateşli, türlü biçimler içerisindeki hayvandır o dünyayı soluyan - fakat hepsinden önce, anlam dolu gözleriyle, uçar gibi yürüyüşüyle ve zarif birer çizgi gibi örtüşmüş, ezgilerden yana zengin dudaklarıyla o görkemli yabancıdır. O ışık, yeryüzü doğasına egemen bir kral gibi, her gücü sayısız değişimlere davet eder, sonsuz birliktelikler oluşturur ve çözer, cennetin yansıması olan suretini her yeryüzü varlığına asar. - Yalnızca onun varlığıdır ki, dünyadaki bütün hükümdarlıkların mucizevi görkemini gözler önüne serer.

Şimdi ben, o kutsal, dile getirilmesi olanaksız, gizemli geceye dönüyorum. Dünya uzaklarda - derin bir mezara indirilmiş -, yeri, bir çöl gibi ve yapayalnız. Göğsünün tellerinden derin bir hüznün esintileri yükselmekte. Çiğ taneleriyle birlikte ta aşağılara damlamak ve küllere karışmak istiyorum. - Anıların uzaklığı, gençliğin arzuları, çocukluktaki düşler, bütün bir yaşamın kısacık sevinçleri ve nafile umutları, güneşin ardından etrafı saran akşam sisi gibi, sırtlarında kurşuni giysilerle gelmekteler. Başka yerlerde ışık, neşeli çadırlarını kurmuş. Ya onu masumiyetin inancıyla beklemekte olan çocuklarına bir daha hiç dönmezse?

Nedir bu ansızın sezgilerle yüklü olarak yürekten fışkıran ve hüznün yumuşacık havasını yutan şey? Sen de bizden haz mı almaktasın, ey karanlık gece? Nedir o paltonun altında sakladığın ve ruhumu görünmeden, ama böylesine güçlü etkileyen? Değerli bir merhem sızmakta elinin ay çiçeği demetinden. Ruhun ağır kanatlarını havalandırmaktasın. Karanlık ve anlatılamaz bir biçimde devinmekte olduğumuzu hissediyoruz - ciddi bir yüz görüyorum, neşeli bir ürkeklikle, yumuşacık ve sevgiyle dolu bana eğiliyor, birbirine sonsuz karışmış saç lülelerinin arasından annenin gençlikle yoğrulmuş sevecenliğini sergiliyor. Ne kadar yoksul ve çocukça geliyor ışık bana şimdi - oysa günün veda edişi ne kadar sevindirici ve kutsal. - demek ki bu nedenle, yani gece, hizmet edenleri senden uzaklaştırdı diye ektin uzamın enginliklerine o parlak küreleri, uzak kaldığın zamanlarda sonsuz gücünü - dönüşünü - ilan etmek için. Gecenin içimizde açmış olduğu sonsuz gözler, o parıldayan yıldızlardan çok daha cennet gibi gelmekte. O sayısız orduların en solgunlarının yapabildiğinden bile daha uzağı görebiliyorlar - ışığa gereksinim duymaksızın, seven bir ruhun derinliklerine inebiliyorlar - ve bu da çok daha yüce bir uzamı anlatılamaz bir şehvetle dolduruyor. Dünyanın kraliçesinin, kutsal dünyaların yüce müjdecisinin, mutlu aşkın bakıcısının ödülü - bana seni gönderiyor - narin sevgiliyi - gecenin sevimli güneşini - şimdi uyanıyorum - çünkü hem sana, hem de kendime aidim - sen, geceyi benim için yaşam ilan ettin - beni insan kıldın - ruhun ateşiyle kavur bedenimi, kavur ki, daha yüce bir düzlemde, daha bir içten seninle kaynaşayım ve ondan sonra gerdek gecesi, sonsuzluğa açılsın. [s. 2-3]

Novalis | Geceye Övgüler | Çeviri: Ahmet Cemal | Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları | 103 s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder